KADIN

05.12.2018 Çarşamba

Kutsal kitapta ilk yaratılan insanın yaratılış özellikleri ve süreci anlatılırken hiçbir şekilde cinsiyet belirtilmemesine rağmen, yaratılan bu insanların aynı şekilde ve aynı kaynaktan yaratıldığı açıkça izah edilmiş olmasına rağmen, çevirisi yapılırken cinsiyetçi tavrın hakim olmasının ya da gerçekleri saptırmanın mantığını çözmeye çalışıyorum.

Bu, tüm çağlarda süregelen bir durum aslında. Kadının cadı olarak adledilmesi ve yakılması, diri diri toprağa gömülmesi, şiddete bir şekilde maruz kalması gerçeği mevcut. Sosyal hayatta kadına yer verilmemesi aslında insanlığın sorgulaması gereken çok önemli bir konu bence.

Aslında ilk sorgulanması gerekenin zaten doğuştan ve yaradılıştan sahip olunan hakların elden alınması ve düzenlendiğinde bir lütuf gibi sunulması olduğunu düşünüyorum.

Sürekli değişimin hakim olduğu doğada, kadına belirli rollerin ezberletilip sanki daha fazlasını yapamayacağına ya da daha fazlasını haketmediğine inanmak hiç de adil bir davranış değil. Kadın, kadın olmasının değil insan olmasının gereği birçok şeye sahip olma hakkına sahiptir. Evet, kadın anne olur, aşçı olur, ailesinin planlayıcısı olur. Ama kadın doktor da olur, mühendis de olur, başarmak isteyeceği her şey olur.

Bu noktada Türk kadınına her daim saygı gösteren ve değer veren Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ü derin saygıyla yad ediyorum. Devrinin en zor işlerinden birini gerçekleştirerek, kadına zaten kendisine ait olan hakkını iade etme konusundaki çalışmasına minnet duyuyorum.

5 Aralık 1934 tarihinde Anayasa ve Seçim Kanunu’nda yapılan değişiklik ile Türk kadınına seçme ve seçilme hakkının verilmesi, günümüz dünyasında bile ikinci sınıf insan olarak görülen kadının, çağ ötesi bir anlayışla iade-i itibarının sağlanmasının en güzel örneğidir. Bu hakkın verilmesindeki tarihe dikkatinizi çekmek isterim. Fransa ve İtalya’dan 11 yıl, Romanya’dan 12 yıl, Bulgaristan’dan 13 yıl, Belçika’dan 14 yıl, İsviçre’den 36 yıl önce Türk kadınının bu hakka sahip olması özellikle medeniyet ve demokrasi için muazzam değere sahiptir. Bu hakla birlikte bu günün tüm dünya kadınlarına atfedilmesi de bir gurur vesilesidir.

Sabiha Gökçen’lerin, Gül Esin’lerin, Afife Jale’lerin, Jale İnan’ların ve daha nicelerinin yetiştiği bir dünyada yaşamak umuduyla…