POKEMON

24.06.2017 Cumartesi

Yaş itibariyle küçüklüğümüzün sonlarında yakaladığımız “Pokemon” adında bir çizgi film vardı. Kırmızı topların içerisinden, bir takım özel güçlere sahip hayvanlar çıkar, müsabaka yaparlardı. 

      Teknoloji çılgınca ilerlemeye devam ederken, çizgi filmlerin yerini akıllı uygulamalar sayesinde yeni oyunlar aldı. “Pokemon Go”  şu an tüm dünyada revaçta olan bir oyun. Uygulama daha Türkiye’ye gelmeden kullanıcıları çoğaldı.

      Bizim çocukluğumuzda, masa örtüsünü pelerin yapıp kendini pokemon sanarak camdan atlayan çocuklar vardı. Şimdi ise sokakta pokemon yakalayacağız diye elektrik direklerine çarpan, kaldırımda yuvarlanan, önüne görmeden giden gençlerimiz var. 

      Korkutucu bir bağımlılık aslında. Markete alışverişe bin bir taklayla gönderdiğiniz çocuğunuz, oyun için sokaklarda uyumaya razı. 

      Teknoloji elbette inanılmaz faydaları olan ve yadsınamaz ölçüde gelişimini sürdüren bir olgu. Çağın gerektirdiği şekilde istemesek de bu çekime kapılıyor ve ayak uydurmak zorunda kalıyoruz. 

      Yalnız herkes aradaki dengeyi kurma konusunda ne yazık ki pek başarılı olamıyor. Telefona bağımlılık yüzünden araba altında kalan, çocuğunu kaybeden, dünya aleminden kendini soyutlayan onlarca insan var. Diyalog kurması için arkadaş edindirdiğimiz çocuklarımızın çevresi de aynı bağımlılıkta olunca endişeler daha da artıyor. Aslında bu duruma müdahale edecek ebeveynin de aynı bağımlılıkta olduğu düşünüldüğünde sonuca şaşırmak da gereksiz.  

      İnternet üzerinden sosyal paylaşım yapılıyor ancak, gerçek hayatta asosyallik aldı başını gidiyor. İki lafı bir araya getirip cümle kurmaktan aciz olduk. Çünkü başka etkinliğimiz yok. Kitap okumak sıkıcı, gezip hava almak zaman kaybı, spor yapmak yorucu. Nasılsa oturduğumuz yerden tüm dünyaya ulaşabiliyoruz. 

      Şu satırlarımı bile şikayet ettiğim teknoloji sayesinde takip ettiğinizin de farkındayım. Hayatı gerçekten kolaylaştırdığını, daha geniş kitlelere ulaştırdığını, zamandan tasarruf yarattığını gayet iyi biliyorum. Ama tasarruf ettiğimiz zamanı da yine teknolojiye harcamak bir noktada manasız geliyor açıkçası. 

      Geçenlerde Obama’nın Amerika gençlerine seslendiği videoyu izledim. Gerçekten takdir ettim. Diyor ki; oyun oynayın ama o oyunu satın almak yerine siz tasarlayın. Kullandığınız bir programın geliştiricisi olun. Hazırcı olmayın, üretken olun. Ülke olarak gelişmek için sizin gibi gençlere ihtiyacımız var. Biz ise “teknoloji öyle bir şey ki, çok acayip bir şey. Anlamaya çalışmayın kafayı yersiniz” tavsiyesiyle gelişmiş ülkeler arasında yer edinmeye çalışıyoruz. Azmettirme konusunda çok başarılı bir teknik(!)

       Kaçınılmaz devinim içerisinde, hortuma yakalanmış yaprak misali savrulmak yerine ufak bir rüzgar da bizim katabileceğimiz günler görmek ümidiyle…