ANLAMAYANLARIN, ANLAYAMADIKLARI!!

06.06.2017 Salı

Albert Einstein ve Charlie Chaplin arasında geçen ilginç konuşma;

     Albert Einstein : “Sanatınızda en çok hayran olduğum nokta ne biliyor musunuz? Evrensel oluşu… Tek bir kelime bile söylemiyorsunuz, ama bütün dünya ne demek istediğinizi anlıyor.”

     Charlie Chaplin : “Doğru. Ama sizin şöhretiniz çok daha muazzam… Çünkü kimse ne dediğinizi anlamıyor, ama yine de bütün dünya size hayran.”

      İnsan anlayamadığı şeylerin hayranı olur. Doğası gereği, aklının sınırlarını zorlayan şey, her daim daha cazip, daha ulaşılmaz ve daha muhteşem gelir. Gerçi günümüzde anlaşılamama durumu üstad Einstein gibi zeka silsilesinden ziyade ifade yetersizliğinden kaynaklanıyor. Bunun da ana kaynağının eğitimde gelinen umutsuz durum olduğunu düşünmeden edemiyorum. 

      Köy enstitülerinin kırıntısı olarak addedebileceğimiz “Öğretmen Okulları” vardı bir zamanlar… Bu okullarda eğitim gören öğretmen adayları bilimsel bilgi öğrenmenin yanı sıra, tarımsal faaliyetleri, süt sağmayı, hastaya iğne yapmayı, yeri geldiğinde cemaate namaz kıldırabilmeyi, çocuk psikolojisini, aile psikolojisini ve eğitim psikolojisini de öğrenirlerdi. Aday öğretmen, en az bir enstrüman çalabilmeliydi. Okuldan mezun olan her öğretmen tam donanımlı bir insan haline gelirdi. Muazzam bir eğitim tekniği…

      Şimdilerde çocukların doğayla bir araya gelmesini sağlamak amacıyla tarımsal ürün ekimiyle ilgili derslerin konulmasını isteyen aileler var. Eminim ki birkaç yıl içerisinde bu uygulama hayata geçirilir ve devrim yaratılmışçasına övünçler yaşanır… 

      Hak ettiği itibarı tarihi boyunca görememiş olsa da isminin hakkını veren öğretmenlerimizin yerini şimdilerde sadece bir branştan mezun olan insanlar aldı. Teknik bilgi yönünden ziyadesiyle yetersiz öğretmenler, genel anlamda zaten çok parlak değiller maalesef. Bu da yetiştirilen yeni neslin ahvali hakkında tedirgin edici bir durum olarak karşımıza çıkıyor. Artık öğretmenlik, meslek olarak görülüyor ancak içini doldurabilecek nitelikli öğretmenler ne yazık ki yok…

      Bir de anne-babaya performans ödevi verilince aile içi samimiyetin artacağına inananlar var. Yahu ödevi aile yaptıktan sonra ne anladım çocuğa sorumluluk yüklemekten, ne anladım aile içi iletişimden?..  Bir eğitici olarak öncelikle, aile içinde kaliteli zaman geçirmenin ne olduğunu, nasıl olduğunu, çocuğun da bir birey olduğunu ve yeterli zekaya sahip olduğunu, bir türlü anlamak istemeyen ebeveyne öğreteceksin. Öğreteceksin ki onlar da kendi evlatlarına öğretebilsinler. Dinlemeyi, anlamayı, düşünmeyi denememiş aileden, kendileri gibi bir çocuk çıkar. “Elma ağacı elma verir” , o yüzden öğretmen, önce aileyi eğitecek. 

      Öğretmen, zihniyeti kırıp, sadece önünü gösteren gözlükleri çıkartacak. Her yeni fidanın ufkunu açacak. Başka türlü adam olamayız…