AT DEĞİL,EVLAT!!!

22.05.2017 Pazartesi

     Bilenleriniz vardır. Birkaç gün önce liselere giriş sınavı yapıldı. Yine heyecan, yine gerginlik. Dikkat çeken ise çocukların sınav stresinden ziyade velilerde gözlemlediğim şaşkınlık yaratıcı hırs. 

     Tabi ki her anne-baba evladının en iyi okullarda, en iyi şartlarda eğitim almasını, iyi maaşı olan garanti bir işte çalışmasını ister. İyi de hiç takkenizi önünüze atıp, çocuğunuzun potansiyelinin ne olduğunu düşündünüz mü? Ya da sizinle aynı hayalleri kurup kurmadığını? Çocuklarınızdan, haddini aşacak sonuçlar beklemek, başaramazsa da suçlamak haksızlık olmuyor mu?

      Osmanlı mekteplerinin kapısında “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz” yazardı. Çocukların yeteneklerine ve ilgi alanlarına göre eğitim almaları sağlanırdı. Olması gereken de bu değil mi? Sırf siz çevrenize böbürlenerek; “ benim çocuğum falanca okulu kazandı, falanca mesleği yapıyor,”  diyebilesiniz diye çocuğunuz istemediği bir eğitim almak zorunda mı? Dünya yapmaktan zevk alacağı işi yapamayıp, dayatmalar sonucu iş sahibi olan memnuniyetsiz insanlarla dolu. İnsanın böyle bir hayatı kendi evladına reva görmesi bence büyük haksızlık. Hele de aynı yollardan anne babaların da geçtiği düşünülürse…

      Daha ilkokul sıralarından rekabet çukuruna atılıyor küçücük çocuklar. Sürekli sınav, ders, “başarmak zorundasın” baskısı… Bunlar aileleri belli ki yeterince tatmin etmiyor ki özel ders, dershane, test kitapları ile çocuklar, kulvarında depar atmaya itekleniyor. Bir kere rakipleri ile aynı sınava girecek olsalar da hiçbir çocuğun şartları eşit değil ki kıyas yapılabilsin. Aynı ailenin iki evladı bile birbirinden farklı zekalara sahip oluyorsa şayet bu kıyas, bu hırs, bu ihtiras neden? 

      “Şimdi konuşması kolay, çocuğun olunca anlarsın” diye bir de haklı çıkmaya çalışanlar var. İyi de bir çocuğun ruhunu okuyabilmek için ebeveyn olmaya gerek var mı? Herkesi rakip, birkaç dakika eğlenceyi zaman kaybı, başarısızlığı aşağılanma ihtimali olarak gören biri hayatı ne kadar yaşar, ya da hayatın anlamını ne kadar bilerek yaşar? 

      Yetişkin hırslarınız yüzünden, çocukluğunun tadını alamayan bireyler yaratmaktan vazgeçin. Düşün bu çocukların yakasından. Bırakın oyun oynamanın, arkadaş edinmenin, insanlara “nasılsınız?” diye sorabilmenin keyfini çıkarsınlar. Makam sahibi olup iki kelamdan bihaber olacaklarına, yaşamaktan zevk alan, insana, doğaya, en önemlisi yaptığı işe saygısı olan bireyler olsunlar. Bırakın insan olsunlar. Onlar at değil ki!.. Evlat!