
HANGİ YÖNE EVRİLİYORUZ?
25.04.2017 Salıİnsanlık tarihinin maymunla başlayıp; zeki, konuşabilen, üretip tüketebilen canlılara dönüştüğünü varsayan kuramı komik bulanlardanım. Zira ben, insanlıktan daha geriye evrildiğimize inanıyorum.
Ürettiklerimiz, icatlarımız, teknolojimiz korkutucu bir hızla takip edilebilirliğini kaybederek ilerlerken, tüm bunları yöneten bizlerin algı karmaşasına düşmesi oldukça ironik. Geliştikçe vahşileşiyoruz. Öğrendikçe acımasızlaşıyoruz. Bizi bağrına basan doğayı umarsızca boğazlıyoruz. Bize bahşedilen aklı, kimseler bulamasın diye (!) kullanmaya korkuyoruz. “Aklı başındasızlık”, aklımızı başımızdan alıyor.
Bir şeylere inanıyoruz. Ancak neye inandığımızı öğrenmek için sadece kulaklarımızı kullanıyoruz. Duyduklarımızın doğru olduğunu bilmeden, önemsemeden, araştırmadan. Bir yaratıcıya inanıyoruz; ilk olan “Oku!” emrine tenezzül etmiyoruz. Tüm insanlığa gönderdiği kitabında ne olduğuna dair hiçbir fikri olmayan insanlarla beraber yaşıyoruz. Gelişimimizi tamamlama yolunda ilerlerken; ardımızda ahlakımızı, doğrularımızı, güzelliklerimizi, bizi insan yapan değerlerimizi bırakmayı da ihmal etmiyoruz.
Fizyolojik değişimlerin utanç, cinsiyetin güç, farklılıkların suç olduğu bencil bir dünyada yaşıyoruz, daha doğrusu bu dünyayı yaratıyoruz. Hem de bize ait olmayan, sadece misafiri olduğumuz bir evrende. Bize ait olmayan hayatlar üzerinde, hakkımız olmadığı halde yargılar oluşturuyoruz. Bizden olmayanı ötekileştiriyoruz.
Peki ya biz kimiz?
Cinayet, hırsızlık, terör, katliam, ensest, pedofili, hayvan istismarı, sadizm, nevroz gibi, insan dışında hiçbir canlının yapmadığı vahşetlerin başrol oyuncusuyuz. Her geçen gün sosyopatlar yetiştiriyoruz, ya da engellemek namına hiçbir girişimde bulunmuyor, yetiştirilmelerini sadece seyrediyoruz. Doğayı kirleten, yaşayana değer vermeyen, saygı duymayan, okumayan, var olan zekasını salt yıkmak için kullanan ve aksi gibi tüm bunları yaparken hiçbir şekilde de umursamayan varlıklara ne zaman dönüştük biz?
Kalabalık yerlerde bomba, tenha yerlerde tecavüz, hamileyken cinsel çağrışım, zenginken soygun, fakirken uyuşturucu, çocukken istismar korkusu hayatımızın gerçeği olmaya başladı, farkında değil misiniz?
Hayvanları düşünemiyorum bile. Kürkü, dişleri için katledilen ya da tamamen sadistçe duygularla işkence gören masum canlılar. Yaşamaktan başka gayesi olmayan bu masumların ne zararı olabilir? Neden bunca vahşet duygusu? Geliştikçe, insanlığımızı tanrısallaştırma küstahlığına girebileceğimizi de nereden çıkarıyoruz?
Yarattığımız kötülüğün içinde kalan bir tutam iyiliğe tutunalım. O kötülüğün içinde biz de yok olmadan…