
ŞEHİDİMİZ VAR!
16.04.2017 PazarÖmrünün 7 korkunç senesini doğuda geçirmiş bir asker kızı olarak yazıyorum, bu haftaki yazımı. Tüm satırlarımı rafa kaldırdım, yüreğime düşen şehit ateşiyle…
Tanımazdım kendisini, sadece göz aşinası bir ağabeyim, Zekeriya BİLGEN. Evladının, eşinin yerine koydum kendimi. Öyle yazdım…
Günler nasıl geçer, biliyor musunuz? Her gece silah sesleriyle, sıcacık yatağınızdan annenizin korku dolu kucaklayışıyla indirilir, kurşun isabet etmesin, güvende olsun diye yerde duvar dibine oturtulursunuz. Tüm ışıklar söner, televizyon kapatılır “acaba bu gece ölecek miyiz anne?” diye sorduğunuzda, sessiz ve korkulu bir çift gözü izlersiniz. Birçok geceniz de kapınıza, askerlerin gelip de şehit haberi vermemesi için Allah’a yalvarmakla geçer. Sonra bir sabah uyandığınızda, annenizin kömür karası saçlarının, bir gecede bembeyaz olduğuna şahit olursunuz. Hiç beklemediğiniz anda, bir gün önce kahkahalarla yemek yediğiniz insanın, ertesi gün şehit edildiğini duyarsınız. Lojmanınızın hemen önündeki bakkala bomba bırakıldığını; tesadüfen bulunup, o gün de ölmediğinizi öğrenirsiniz. Geceleri perdeyi usulca açtığınızda gökyüzünde uçuşan binlerce mermiyi izlersiniz. Yeter ki bu eziyet bitsin diye, kendinizi ölmeyi umarken bulursunuz. “Baban ne iş yapıyor?” diye soran öğretmeninize, “gündüz bakkalda, gece terörist” diye cevap veren sınıf arkadaşlarınız olur. Üzerinden 20 sene geçtikten sonra bile, düğünlerde atılan havai fişek sesinin, sindiğiniz yerden bir an önce bitmesini beklersiniz. Yine de hayat, tüm korkularınıza rağmen cesur olmayı öğretir size.
Tüm kelimeleri bilip de konuşamamak. İşte acının tarifi bu olsa gerek. Kor düşen yüreklere su serpecek hiçbir şey yok. Kınamak, lanet etmek yeterli değil. Sadece katlanmakta zorlandığımız acı var. Allah vatanımızı tüm düşmanlardan korusun. Artık analar, gözü yaşlı, boynu bükük “vatan sağ olsun” demesinler. Evlatlar da sağ olsun…
Tüm şehitlerimizin mekanları cennet olsun. Biz onlardan razıyız, Allah da onlardan razı olsun…